23 Haziran 2012 Cumartesi

KADER SEN-SÎN; KENDİNİ TANI - 2

“Processin açığa çıkışına robot-hayvan denmiştir çünkü ŞUUR-suzluğuna(!) işaret edilmek istenerek; o mahalden açığa çıkışı itibariyle” dedik. Ancak ŞUUR-suz, kendine münhasır bir varlık var anlamında değil.. Çünkü varlık TEK’tir! Vahdet-i Vücûd! Bu hakikatten dolayıdır Kİ “ŞUUR-suz hayvan yoktur ancak ŞUUR açığa çıkmaz. Bütün hayvanlar bilinçli yaşar” (Ahmed Hulûsi) denmiştir anlayışıma göre..

Biraz daha açıklamak gerekirse; Şuursuz hayvan yoktur çünkü “hayvan” ismiyle işaret edilen, ASLI itibariyle varlığını ŞUUR’dan-İLİM’den alan bir esma terkipidir.. ŞUURsal-hayâli bir açığa çıkıştır KÖKEN itibariyle… Bu YÜZ-üyle de ŞUUR’suz varlık yoktur elbette.. Bilinçli yani ŞUUR’un açığa çıkmadığı mahâl anlatımı; boyut-sallık(!) farkını anlatabilmek adınadır.. Boyut-sallık farkı derken ayrı ayrı boyutlar var anlamında değil! “ŞUURsal-hayâli bir açığa çıkıştır…” anlatımı her şeyin kuantum potansiyel noktasında cereyan ettiğine işaret eden bir gerçekliktir!  Buradaki ince nüansı iyi değerlendirmek gerekir bana göre..

Varlık (maden, nebat, -hayvan VEYA bu manâları yansıtan dalga formları) açığa çıkış formunda olan her oluş (esma özellikleri terkibi) halk-olmuştur. Yani ABD-tır ve KUL-luğunu şakülesi-programı doğrultusunda ortaya koymaktadır Sünnetûllah gereği.. İŞTE tam da bu yönüyle KADERE TABİDİR!

“Beyninize hükm-edemediğiniz sürece kadere tabisiniz!” (Ahmed Hulûsi)

Beynine HÜKM-etmek ne demektir?

Beynine hükm-edebilme(!) kader sırrına-tekniğine vukûfiyyet iledir.. Yoksa kendini beden, beyin, ruh sanan yapının-açığa çıkışın-farkındalık alanının HİLAFETİ deneyimlemesi(!) muhâldir.. Kader sırrına vâkıf olabilme ise ancak beyinde(!) potansiyel olarak var olan sonsuz-sınırsız esma özelliklerinin ZAT-en açığa çıkmakta olduğunu yaşamak ile yani sistemin hakkıyla OKUnması ile yani o potansiyel NOKTA-sında kendisini bulması ile mümkündür anlayışıma göre..

Beynine hükm-edebilmekten maksat “ARINMIŞLIKTIR”, tasarruf altında olmamaktır bir yönüyle ancak burası ayrı değerlendirilesi bir konu… Yoksa beynine hükmetmek zınnî birimsel bir hürriyet anlamında değildir.. Sefil; çok-luk ZAN-nında iken bilincini HÜR addedendir!.. Çünkü birimsellik yoktur hakikâtte! Ve “HÜR” olmanın dahi level-mertebeleri-açığa çıkışları vardır anlayışıma göre.. (Rical-i Gayb) Ancak beşeri noktada değerlendirilen bir HÜRRİYET DEĞİL!.. Çünkü açığa çıkışın olduğu her noktada bir TAKDİR-KADER söz konusu; o açığa çıkış veli, nebi, rasûl İSMİ ile anılsa dahi… Çünkü veli, nebi, rasûl İSİM-leri hep BEŞERE GÖRE-dir ve SİSTEM içre mekanizma ANA dişlileridir! (Rical-i Gayb-Manevi görevliler)

Velayetin hüküm sürdüğü mahâlle GÖRE ise bu İSİM-ler düşmüştür... SİSTEM’i OKU-yan ŞUUR için KADER kavramı-tabiyyet düşmüş (o mahâlde bedenselliğin hükmünü yitirmesi; beyin-rab-esmâ manâ özelliklerinin hüküm sürmesi HÂLİ; kendi özelliklerini seyr) SEYR başlamıştır; çünkü SEYR-ettiği NOKTA-da ZAMANSALLIK söz konusu değildir!. Halbuki KADER; zamana nispetle, bedensellik-EŞYA kaydı dolayısıyla, zamana tabi olana, anlayışına GÖRE DİLE (irsâliyet) getirilen bir işaret İSMİ-dir; konuya yaklaştırsın diye..

Benim anlayışım o dur ki; beynine hükmetme, KADER SIRRI-na vâkıf olmayı gerektirir. Bu da ancak Hakiki manâda “La ilahe illa Allah”ı yaşamak (sıfat mertebesi-ceberut alemi) ile mümkündür.. Asıl HÜR ismi ile işaret edilen ise bir mahâl olmaktan öte; zamanın İnsan-ı Kâmil ve Gavs isimleriyle bildirilenleridir. (bakınız Ahmed Hulûsi, İnsan ve Sırları, Rical-i Gayb bahsi ve Kavramlar, Hürriyet)

Nasib olmuş ola ki Hakikâti ve yaşantısı açıla size de bize de … Bu konu her ne kadar ÇOK DERİN bir konu olsa da bana GÖRE sistemi OKU-ma yolunda(!) en azından tefekkür edilmesi gerektiğini düşündüğüm için uğramak istedim samimiyetle… EDEP YÂ HÛ! ÎLİM YÂ HÛ!

Konumuza devam edersek; İbliste KADER ve VAHDET bilgisi yeterince açığa çıkmamıştı (Kehf: 50); bu sebeple “Kale feBima ağveyteniy leak'udenne lehüm sıratakel müstekıym; "Yemin ederim ki, (yudillü men yeşau = dilediğine sapmayı yaşattırır; realitesince) beni sapıttırmanın sonucu olarak, onlara engel olmak için senin sırat-ı müstakimine oturacağım!" (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, A’râf – 16) diyerek kulluğunu-programını diğer bir ifadesiyle kadere tabiyyetini dillendirdi!. Bu sisteme göre hilafet değil; tard olunmuşluk açığa çıkışını yaşar!..

Bunu yaşayan KİM!?

Şeytan ismiyle işaret edilen NE? Burada nasıl bir MEKANİZMA işlemekte?

EL HÂFIDZ isminin işaret ettiği manâ, birim-den NASIL ve NE şekilde açığa çıkmakta?

EL VEKİYL ismi niçin HALİFELİK SIRRININ kaynağı bir isim-dir!? KADER ile bağlantısı NEDİR!?

“Allah’ım HALİFETÛLLAH vasfıyla vasıflandır; ŞEYTANİYET vasfıyla değil!” duasının işaretine dikkat edelim… Ve her iki vasfı da “B” işareti kapsamında anlamaya gayret edelim inşâAllah…

HALİFE TEK’tir O’da İNSAN’i MANÂ-dır ve ZAT-en yeryüzünde(!) algıladığımız ve algılayamadığımız varlık-açığa çıkış sahası-platformu-VÜCÛDU İTİBARİYLE işlevdedir! Bunun zerre-nano-beyin-birimsel gözden, kulaktan, dilden, elden, ayaktan seyri ise dilediğincedir…

Allâhu yectebiy ileyHİ men yeşau ve yehdiy ileyHİ men yüniyb;
Allâh dilediğini kendine seçer; kendine yönelenleri de hakikate erdirir!"
(Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Şûra – 13)

Bunun açığa çıkış mekanizması ve harfler(!) ile anlatımı-işareti ise Bir kulum, yararlı ibadetlerle bana yaklaşır; öyle ki, ben o kulumu severim. O`nun görür gözü, işitir kulağı, söyler dili, tutar eli, yürür ayağı olurum” (SAV) hadis-i kûdsisidir.. Bunun anlamı, bu açığa çıkışın; TETİKLEME sistemi gereği olarak ancak nevafil-yararlı çalışmalar görüntüsündeki esma özelliklerinin açığa çıkışı ile mümkün olduğu anlatılmak istenerek sistem ve mekanizmanın işleyişine dikkat çekilmek istenmiştir anlayışıma göre.. Ve dikkat edersek kudsi hadisteki göz, kulak, dil, el, ayak anlatımlı SIRALAMA dahi TETİKLEME-ye ve bunun rastgele değil bir SİSTEM ile açığa çıkışına işaret etmektedir… (Dileyenler, Abdü’l-kerîm b.İbrahim el Cîlî (k.s), İnsan-ı Kâmil, Kırkıncı Bölüm, Fâtiha-i Kitab Hakkında bölümünü inceleyebilir.)

Burada, çoktan TEK’e bakışın getirisi olan “bir yol var, o yolun gerekleri çalışmalar yapıldığında Hakikate erilecek” yanlış algılamasına-illüzyonuna-süper pozisyon bakışına ise, “Kimse ameliyle cennete giremez” (SAV) hadisi ile uyarı-işaret edilerek; “Kendini beden sanma haliyle yapılan çalışmalar seni hakikate erdirmez (cennete giremez değil) ancak beden zannından kurtulduğunda ve nefsinin hakikatini bildiğinde sistemi çözersin ve yaşarsın!” anlamında bir uyarı yapılmıştır.. Yani her ne kadar çoktan TEK’e bakışta çalışmaları “ben” yapıyorum ya da bir çalışma var İLLİZYONU söz konusu ise de TEK’ten çoka bakışta ise her esmâ-fiil bir açığa çıkıştan ibarettir ve o mahâlde(!) fiilin hakiki faili “ben” değil, BEN’dir… Yani bu hadiste de bir mekanizma anlatımı vardır anlayışıma göre..

Burada kısaca değinmeyi istediğim bir konu, ayet-hadis-kudsi hadis tüm “HARF SİSTEMLİ” anlatımlar, FORMÜLLER öncelikli olarak ÇÖZÜM-lenmeyi bekleyen şifrelerdir-anahtarlardır. Bir “HARF DİZİNİ” (bu kelime ya da cümle olabilir) en azından iki yönlü değerlendirilmelidir bana göre..

1.       Boyut-sallıklarına göre işaret ettiği anlam-manâ itibariyle (harften kelimeye)-Tabi Arapça demek istiyorum. “Kur’an’ın bir zahiri, bir batını, bir haddi ve bir matla’ı vardır” (Deylemi)

2.       Harflerin dizilimi-düzeni ve buna bağlı olarak yansıttığı mekanizma şifresi itibariyle

(Dileyen Muhyiddin İbn-i Ârabi, Harflerin İlmi isimli kitabını inceleyebilir)

Konumuza kaldığımız yerden devam edecek olursak, ne demiştik; her ne kadar çoktan TEK’e bakışta çalışmaları “ben” yapıyorum ya da bir çalışma var İLLİZYONU söz konusu ise de TEK’ten çoka bakışta ise her esmâ-fiil bir açığa çıkıştan ibarettir ve o mahâlde fiilin hakiki faili “ben” değil, BEN’dir… Bu açığa çıkışlar ise FÂTIR-ın programlaması ile TETİKLEME MEKANİZMASI üzere; bir KADER (miktar, ölçü) ile açığa çıkıştan başka bir şey değildir..

İşin anlaşılması en zor noktalarından birisi de burası oluyor.. Yani illa ki bilinç, kendisine ulaşan bilgilere rağmen, DÛNUNDA kendisine bir “ben” alanı (farkındalık alanı) verme noktasından kendisini alamıyor (sistem gereği bu açığa çıkış zorunlu-teslim-kınama olmaz; maksat sistemi farketme olmalı).. Yine tüm takdir-kader bilgisine rağmen bilincin mekanizmaya bakışının(!) bir getirisi olan sonsuz olasılıklardan (süper pozisyon algısı) bir tercih-seçim ile kazânın-hükmün değiştirilebileceği İLLÜZYONU; açığa çıkış noktasındaki farkındalık alanına-oluşmuş ben-e aittir. Bir YANILSAMADIR!..

Hâl-bu-ki;

Ve Rabbüke yahlüku ma yeşau ve yahtâr* ma kâne lehümül hıyeretü, subhAnAllâhi ve tealâ 'amma yüşrikûn; Rabbin dilediğini yaratır ve seçer! Onların ihtiyârı (seçim hakkı) yoktur! Allâh Subhan'dır! Şirk koştukları şeylerden Âli'dir! (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Kasas - 68)

Hemen Hazreti Rasûlulllah Aleyhisselâm’ın duasını hatırlayalım:

-Allahumme lâ mânia lima a'teyte, ve lâ mutıe limâ manâ'te, ve lâ râdde limâ kadâyte!

-Allah’ım, verdiğine mâni olamaz; vermediğini verecek de yoktur; KAZÂNI yani HÜKMÜNÜ reddedecek, yani değiştirecek, bir güç de mevcut değildir. (SAV)

TAKDİR’de var ise DUA eder ve KAZA’yı çevirebilirsin! (Ahmed Hulusi)

Bu süper pozisyon algısı ve illüzyonu; sanki yapılacak çalışmalarla kat edilmesi gereken bir yol varDA, o yolun sonunDA varlığım eriyecekDE Allah’a erilecek zannını  oluşturuyor.. Birimde görünen-görünmeyen ibadet-çalışmaların TEK’ten çoka bakışla bir açığa çıkış olduğu fark edilemiyor.. Zira İRADE ile HÜKMOLUNAN tecelli-i Vahid’tir ve TETİKLEME ile oluşan açığa çıkışta ASLA değişiklik olmaz..

Burada bir bakış açısını düşünelim; BİLİNÇ, bir seçimim var illüzyonundan; TESLİM(!) olarak, “ASLİ vücudum bu biyolojik BEDEN değil; sınırlarını bilemediğim bu EVREN-dir (insanın evreni anlamında değil)noktasına sıçrama yaparak; ASLİ VÜCUDUNU TANIMA İLMİ-ne yönelse; ki bu SİSTEM-i OKU-ma gayretinin TA KENDİ-sidir!.. İşte o zaman bakış(!) BİR AN-da çok değişecektir

Bu şekilde olmaz da “beynin işleyiş sistemi” OKU-nmaya çalışılır; fark etmiyor neticede her iki yol da değişmez-dönüşmez sünnetûllah-ı OKU-ma gayretidir… OKU-nabilirse şayet neticede BİR-LENECEKTİR!. “Allah’a giden yollar nefsler adedincedir” (sav) Tabii ki her bir şey Bİ-iznillah… Allah bizlere “B” harfi ilmini SIR olmaktan çıkarmış olsun inşâAllah; HAZM-ıyla, EDEB-iyle..

İsimler ve görüntüler(!) olduğu sürece potansiyel noktasında sistemi algılamak çok zor ki; bunun getirisi de KADER tekniğini açmıyor bilinçlere.. Çünkü sistem ve mekanizmanın hakkıyla OKU-nması ile ancak kader sırrına erilebilir ve bu da kuantum potansiyel  noktasında kendini bulmanın, yaşamanın önünü açar anlayışıma göre!.

Bir başka yönüyle de, SİSTEM VE MEKANİZMANIN ÖZ-ÜNDE YER ALAN; BÖYLE OLDUĞU İÇİN FARKINDALIK ALANINA BİR TEKLİF OLARAK SUNULAN ÇALIŞMALARIN; çoktan TEK’e bakışla nedensellik (el hakîm) hükmünde olduğuna dikkat çekilmek istenmiştir. Aşama-basamak olsun diye!.

Bir misâl vermek gerekirse; varlığın özündeki âdet-hareket(!) salâttır. Beynin özündeki de!! (Dur Rabbin namazdadır!) O salât (esma özellikleri açığa çıkış platformu-seyri) ise sistemin ta kendisidir! Bu sebeple “Salât dinin (sistemin) direğidir” (SAV) denmiştir anlayışıma göre.. Nasıl denmesin ki ikisi AYN TEK şey!.. Ne var ki gözünü bu bedende açan bilincin bunu yaşayabilmesi; makrodaki veya ÖZ’deki hareketin, mikroda yaşanması (ikamesi, senkronizasyonu), nedenselliğine-açığa çıkışına AYNAlanmıştır…

Yani bir cûz’ün tercihi DEĞİL; KÜLL’ün zerrede yansımasıdır!.. Yani teklif görünümünde tespit denilen hadise!.. “Zerre KÜLL’ün aynasıdır” (SAV)

Salât ZAT-en mevcut (tespit); bize(!) o YAŞANTIYA geçmemiz TEKLİF ediliyor ŞUUR-sal olarak!!! Bunu da ANCAK İKRÂ sağlayabilir!..

Esasen CÛZ denilen; TÜMEL-den bir ALAN (farkındalık alanı) olarak; PARÇA anlamında DEĞİL yani bir ikinci var olmaksızın (LA İLAHE) yaşandığında; fark edilir ki varlıkta açığa çıkan her şey kendinden(!) bir özelliktir; kendi de bu biyolojik beden değildir… İşte o zaman sıra gelir KENDİNİ TANI-maya; sonsuz-sınırsız özelliklerini ve bu özelliklerin nasıl bir SİSTEM ve mekanizma ile açığa çıktığına ve bunun yaşanmasına..

Kader ismi ile işaret edilen SEN-SÎN ve sana “KENDİNİ TANI-man” teklif ediliyor…

“Nasıl bir açığa çıkışa-sisteme sahipsin(!) başını kaldır da bir bak” deniyor…

Anlayışıma göre;

SÜNNETÛLLAH, algılanan ve algılanamayan açığa çıkışların ANA SİSTEMİ’ne işaret eden bir kelimedir ve bu sistemin de Allah’a GÖRE İSİM-lendirilmesidir.. Allah’ın kendisini Allah ismi ile bildirmesi gibi.. Yani kendi açığa çıkış sistemine işaretle bildirdiği KENDİNE GÖRE bir İSİM-dir…

KADER ise aynı ana sisteme işaretle; bir ÖLÇÜ ile açığa çıkışı yaşayan bilincin ANLAYIŞINA GÖRE İSİM-lenmiş bir YÖN-lendirme levhasıdır.

SALÂT ise aynı ana sistemin; bilinç düzeyiyle orantılı olarak yaşanması HÂLİNE-HİSSEDİŞİNE-senkronizasyonuna verilen İSİM-dir; yine biz anlayalım diye.. “Bana dünya-N-ızdan üç şey sevdirildi. Mis koku, kadın, GÖZ-ümün NUR-u namaz (SAV)

Özetle bu yazının kaleme gelmesindeki önemli detay; Kader ismiyle işaret edilenin KENDİNİ TANI-ma=SİSTEMİ OKU-ma noktasında önemli bir konu olduğu hatırlatmasıdır… Bir yandan da HEP AYN TEK-in anlatılmakta olduğunu hatırlamaktır; farklı boyut-sallık ve işlev-selliklerine göre verilen İSİM-lerle..

Hem her ŞEY-in bir TAKDİR olduğu anlatılmakta hem de ELİNİZDEN NE GELİYORSA YAPIN denilmekte; işte bu İKİLİ anlatım İKİLİK-te olan bilince bir SESLENİŞ; yoksa sanılmaya ki bir çelişki var…

Bu ikili anlatıma dirençlerin ortadan kalktığı; bu anlatımın sistem ve mekanizmasının, SAMİMİYETLE OKU-nmaya gayret edildiği bir YENİ dönem DUA-sıyla…

Anladığım o ki; varlığın-ŞEY’in bir şakûle-program ile açığa çıkışına yani “İnna külle şey'in halaknâhu Bi kader; Muhakkak ki biz her şeyi kaderiyle (yazılı - programlanmış) yarattık!(Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Kâmer – 49) ayetinin işaret ettiği sisteme-manâya iman ve bu açığa çıkan sistemin mekanizmasını OKU-ma yolunda İLME (B İlmi - El Esmâ ül Hüsna ve El Ahad üs Samed) ve GAYRET etmeye ihtiyaç(!) vardır.

İlmin gereği uygulamalara ve bu uygulamaların biz(!) mahâllinden açığa çıkmasına ihtiyaç(!) vardır. Bu yaşantının getireceği açılım-sıçrayış ise (kandilde yağ var ise) EL İNSAN ismi ile işaret edilen HALİFETULLAH’ın-ŞUUR’un anlaşılmasını-yaşanmasını sağlayacaktır ŞUUR’da anlayışıma göre…

Paralelinde, açık bir şekilde ifade etmeliyim ki; günümüz anlayışı ile İSLÂM isim-li SİSTEM gerçeğini hakkıyla anlamak ve yaşamak ise talebimiz Rasûlullah’ı anlamak ve yaşamak durumundayız. Eğer O’nu anlamak ve yaşamak noktasında varsa zorluklarımız; o hâl-de O’nu en iyi anlayanı ve yaşayanı YAŞAMAK durumundayız ki; BİZE BİR KAPI AÇILSIN… Lâ ilâhe illâ Allah Muhammed Rasûlullah

Dilene ki; nasip olmuş ola size ve bize BİR-FERD olarak!..

Bir kısım oku-malarıma dayanan ve sırf paylaşım için kaleme gelenler, bana HER iş-im-de ışık(!) olan ve her an sıkıntıya uğramamam için içimden seslenen Rasûlullah’tan ve O’nu çağ-ımız form-unda en iyi anladığına emin olduğum Ahmed Hulûsi’den anlayışım kada(e)r-ıyladır…

Eksikleri nefsimdendir, faydalı paylaşım ise Allah’tandır!. Hepsi de Allah’tandır realitesince; bağışlanma dilerim eksiklerim için.. Duanızı esirgemeyiniz LÛTFEN… Selâm ve Sevgiyle…

Mustafâ Alp
05.05.2012
İZMİR