7 Nisan 2012 Cumartesi

DENGE MEKANİZMASI (HAVF-RECÂ, TAMA’)

“Process alanına (sünnetullaha) müdahale edilemez; o sadece çalışır-ı tespit” ayrı bir konudur. “Bu sistemin seyri ŞUUR’da oluşur” ayrı bir konudur anlatım sadedinde; hakîkât itibariyle her ne kadar TEK ise de…

“Process alanına müdahale mümkün değildir” deyince akabinde şu soru geliyor: “o halde biz ne için çalışalım?” Burada iki bilginin birleşmesiyle farkına varılan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle bu konuları tefekkür ederken günün birinde şöyle bir sorgulama oldu kendimde, onu paylaşayım sizinle; o sorgulama cümlesi şöyle idi:

Cehennemlik olarak yaratılmış olabilme ihtimaline dahi iman ettin mi? Buna göre düşünce ve davranışlarını sorgulayabiliyor musun? Yoksa kadere imanın lafını mı ediyorsun!..

Bu sözün altında yatan manâ şu idi: Kader kesin ve nettir realitesince; açığa-varlığa(!) çıkış itibariyle 120. günde tespit olunan ve onun açılımını tetikleyen bir, TEK OLABİLİRLİK (said veya şaki) realitesi yanında; bu bilginin açığa çıkış FORMU-farkındalık alanı bakışı gereği (bilincin mekanizmaya bakışı); bilinmezlik-ihtimal-olasılık (her ne dersek diyelim) noktasındaki SÜPER POZİSYON (çok olabilirlik) anlayışı idi.

Şimdi konuya bu bilgiler ışığında bakıldığında, her ne kadar gerçekte sadece “TEK olabilirlik” söz konusu ise ve “ÇOK olabilirlik” söz konusu değil ise DE! O azametli sistemde açığa çıkmış (çok olabilirlik algısı) bir tek şey’in dahi manâsız olamayacağı realitesince (çünkü her açığa çıkış bir HATIRLATICIDIR).. Yukarıdaki soruya böyle bir pencereden de bakılabilir anlamında olarak; zaten işlevde olan sistemin, mekanizmasından anlayışım kadarıyla fark edebildiklerimi paylaşmak istiyorum sizlerle..

Nedir o mekanizma?

Hepimizin bildiği üzere, düşünce ve ameller noktasında olması gereken duruş (DENGE) olarak anlatılan bir anlayış vardır ki; DİNde “havf ve reca” arasında olmak derler adına… Ben buna DENGE MEKANİZMASI diyorum!..

Şöyle ki; said veya şaki olarak yaratılmış olma ihtimali-olasılığı ALGISI(!) (hangi açığa çıkış ile tespit olunduğunun bilinememesi) ÇOK olabilirliği yansıtırken; İLLÂ ki said veya şâki olarak tespit olunmuşluk ve açılımı REALİTESİ, TEK olabilirliği yansıtmaktadır. Ve bu iki BİLGİ AYNI ANDA ele alındığında:
  1. 1. Bakış:
Süper pozisyon(çok olabilirlik algısı) itibariyle kişi(!) şaki olmuş olabilme olasılığını hatırlayarak(!) havf (korku) ile konuya yaklaşım sağlayacak; said olmuş olabilme olasılığını hatırlayarak(!) da reca (ümit – said olarak tespit olunmuş olma ümidi) anlayışını muhafaza edecek ve bu DENGE anlayışıyla; “ELİNDEN NE GELİYORSA” ortaya koymak-esma özelliklerini açığa çıkartmak gayretinde olacaktır!…

Ülaikelleziyne yed’une yebteğune ila Rabbihimül vesiylete eyyühüm akrebü ve yercune rahmeteHU ve yehafune azâbeHU, inne azâbe Rabbike kâne mahzûra; Onların dua ettikleri (şeyler), Rablerine yakınlaşmak için vesile ararlar. O’nun rahmetini umarlar ve O’nun azabından korkarlar! Muhakkak ki senin Rabbinin azabı, sakınılması gerekendir! (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, İsrâ-57)

Tabi ki asıl ve TEK realiteyi göz ardı etmeksizin… (TEK olabilirlik) Burası şart; imanın şartlarından!.. BİL KADERİ…

Yukarıdaki sözün “Cehennemlik olarak yaratılmış olabilme ihtimaline dahi iman ettin mi? bölümü şek ve şüphe olmayan TEK olabilirliğe imanı anlatım içindir…
  1. 2. Bakış:
Diğer bir bakışla(!) TEK OLABİLİRLİK bilgisi kendisine ulaşmış kişide(!) şaki olarak tespit olunmuşluk bir havf-korku, endişe açığa çıkaracak ve buna mukabil said olarak tespit olunmuşluk ise bir reca-ümit halini meydana getirerek, yine DENGE anlayışını bilinçte UYARACAK ve akabinde yine “ELİNDEN NE GELİYORSA” yap anlayışına yönlendirecektir kişiyi!..

Kul ya ‘ıbadiyelleziyne esrefu alâ enfüsihim lâ taknetu min rahmetillâh* innAllâhe yağfiruzzünube cemiy’a* inneHU “HU”vel ĞafûrurRahıym; De ki: “Ey nefslerinin hakkını vermede israf etmiş kullarım (benliğinin hakikatini yaşamak yerine ömrünü bedensellik yolunda harcamış olan)! Allâh Rahmetinden ümit kesmeyin! Muhakkak ki Allâh bütün suçları (tövbe edene) mağfiret eder… Muhakkak ki O, Ğafûr’dur, Rahıym’dir.” (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Zümer-53)

EL ĞAFÛR… Allâh Rahmetinden asla ümit kesilmemesi gereken. Gerekli arınmayı yaptırtarak Rahıymiyetin nimetlerine erdiren. Rahıym ismini tetikleyen! (Ahmed Hulûsi)

İnnelleziyne yetlune KitabAllâhi ve ekamus Salete ve enfeku mimma razaknahüm sirran va alaniyeten yercune ticaraten len tebur; Muhakkak ki Allâh’ın Kitabını “oku”yanlar, salâtı ikame edenler ve kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından, gizli – açık, Allâh için karşılıksız bağışlayanlar, asla kaybetmeyecekleri yatırımı yaptıklarını umabilirler! (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Fâtır-29)

Tabi bu anlayışlar (bu bakış açıları), kendilerine ulaşan bilgileri en azından değerlendirmeye çalışan (iman ehli) kişiler(!) noktasında, yoksa kendisine bilginin ulaşmadığı(!) kişiler TEK OLABİLİRLİK’i duyacak “niye çalışayım o zaman” diyecek, yatacak.. ÇOK OLABİLİRLİK’i duyacak; sürekli erteleyecek TANRISI ile olan randevusunu..

Rasûlullah Efendimiz’in “siz her halûkarda çalışın; ne kolaylaştırılmışsa onu başaracaksınız” anlamındaki açıklamaları; bakış açısına göre değişkenlik gösterebilecek yukarıdaki iki (2) bakıştan, birinin değerlendirilmesine ve bu DENGE’nin (havf-reca) açığa çıkış mekanizmasını fark etmeye; getirisi olarak da yaşamaya işaret olsun diyedir; elbette anlayışım kadarıyla..

Yine Rasûlullah Efendimiz’in (sav) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
Mü’minler, Allah indindeki ukubeti/azapları bilselerdi, hiç biri Cenneti ümid etmezdi. Kâfirler de Allah’ın rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilselerdi, hiç biri O’nun rahmetinden/ cennetinden ümid kesmezdi.” (Müslim, Tevbe 23 hadis no: 2755; Tirmizî, Deavât 108, hadis no: 3536; Kütüb-i Sitte Terc. c. 6, s. 355)

Rasûlullah Efendimiz’in yukarıdaki hadisi bu denge mekanizmasına işaret eden müthiş bir işarettir-tespittir-tebliğdir!..

“B” harfi ilmi gereğince kadere iman (Bil kaderi) etmiş mahâl içinse; çok olabilirlik bir anlam(!) ifade etmeyecek; o sadece işlevini HATIRLAMANIN(!) ve İLMİ-nin gereği fiilleri ortaya koymanın yaşantısında (cennet) olacaktır!.. ZATen OL-AN OLmuş ŞUUR-uyla!..

Bir kez daha ifade edelim ki; TEK OLABİLİRLİK’e, BİL KADERİ sırrınca imanı-ikânı yaşayan, KİŞİLİKTEN ARINMIŞ olan için durum farklı değerlendirilir elbette…

TEK OLABİLİRLİK’i göz ardı ederek sadece ÇOK OLABİLİRLİK algısı-zannı (şirk) içerisinde yaşamını devam ettiren kişi(!) içinse STRES ve onun getirisi sıkıntılarla dolu bir yaşam süre gidecektir… Bu Rabb-ül Âlemiyn’e iman edilememesinin tabî bir cezası-sonucudur. (http://www.ahmedhulusi.org/yazi/yanmamak.htm)

Zira RABB-ÜL ÂLEMİYN’e iman ile TEK OLABİLİRLİK’e iman arasında doğru bir orantı vardır. Hatta denilebilir ki RABB-ÜL ÂLEMİYN’in mekanizma ismi ile açığa çıkışı-seyridir TEK OLABİLİRLİK, anlayışıma göre… (Seyr derken beşeri bir seyretme anlamında değil; açığa çıkış-oluş-şe’n anlamında olarak)

Dikkat edilirse TEK OLABİLİRLİK realitesi yanında, sistemde ÇOK OLABİLİRLİK algısının(!) açığa çıkışı (ki bu yaratılışın-terkipselliğin gereği-zorunlu açığa çıkışıdır) muazzam, muhteşem, mükemmel(!) bir nimettir.. Aslında bu DENGE MEKANİZMASINI öncelikle fark eden, daha sonra da idrâk eden için inanılmaz kapılar açılır bilinçlerde anlayışıma göre..

Bu DENGE MEKANİZMASININ farkındalığı, kader mekanizmasının(!)-Sünnetûllah’ın kesin ve net ve değişmez olduğu realitesinin (mikrodan makroya) fark edilememesi aşamasındaki vehmi(!) ortadan kaldırmaya yardımcı-basamak olacak ve kişinin beyninde-varlığında mevcut esma kuvvelerini değerlendirme yoluna giderek “ELİNDEN NE GELİYORSA YAP” anlayışını KOLAYLAŞTIRACAK-TETİKLEYECEK çok önemli bir mekanizma farkındalığıdır!..

Aynı zamanda bu DENGE MEKANİZMASI, kader kesin ve nettir bilgisine karşılık “o halde rasûller ve nebiler niye gelmiş?” diyebileceklere de önemli bir bakış açısı getirir seyri mümkün olabilirse kanaatime göre.. Zira TEK OLABİLİRLİK ile açığa çıkan mekanizmada; mekanizmanın DÛNUNDA olmaksızın(!), mekanizmanın birer özelliği olarak açığa çıkan RİSÂLET ve NÜBÜVVET işlevleri; RASÛL ve NEBİLERİN açığa çıkışlarının NEDENSELLİĞİNİ ortadan kaldırmaz; tam aksine mekanizmada-SÜNNETÛLLAH’ta açığa çıkışlarını GEREKLİ KILAR anlayışıma göre…

Ve lâ tüfsidu fiyl Ardı ba’de ıslahıha ved’uhu havfen ve tame’an, inne rahmetAllâhi kariybun minel muhsiniyn; DÜZENE SOKULDUKTAN sonra arzda bozgunculuk yapmayın… KORKARAK ve icabet edeceğine İNANARAK O’na dua edin! Muhakkak ki Allâh RAHMETİ MUHSİNLERDEN yakındır. (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Âraf-56) ayetinin üzerinde durmak ve tefekkür etmek bize bu anlayışı kolaylaştırabilir…

Ancak asla akıllardan çıkarılmaması gereken realite TEK OLABİLİRLİK noktasıdır! Zaten bu fark edilmeden veya buna iman edilmeden DENGE-nin bilinçlerde açığa çıkışının önü açılmayacaktır anlayışım kadarıyla.. Neticesi ise dengeliyim ZAN-nıyla dengesizleri görmeye devam etme olur ki; bu da ancak ZAN olur anlayışım kadarıyla… http://okyanusum.com/denge.html

Ve ma lehüm Bihi min ‘ılm* in yettebiune illezzann* ve innezzanne lâ yuğniy minel Hakkı şey’a; Oysa bu hususta onların bir ilmi (delilleri) yoktur… Onlar ancak zanna uyuyorlar! Muhakkak ki zan, gerçeği yansıtmaz! (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Necm-28)

Esasen konu detaylandırılabilir ancak yazının, gereğinden uzun olmaması iyi olacaktır diye düşünüyorum..

Bunlar anlayabildiklerimdir “B harfi” ilmi ve “El Âhad ûs Sâmed” ilmi doğrultusunda..

Şüphesiz Allâh, Hakk’a hidâyet eder; O ve Rasûlü’dür ancak doğruyu bilen!

ES SELÂM’ın yansıdığı her noktaya; kardeşlerime SELÂM olsun!.

Mustafâ Alp
05.04.2012
İZMİR

1 Nisan 2012 Pazar

“Sen” BEN’i göremezsin Ey Mûsâ!

İnput-Process-Output mekaniği, değişmez-dönüşmez Sünnetullah’a bir bakıştır(!) beynin işleyişi itibariyle.. Bu işleyişin ÖGELERİ her ne kadar farklı isim-lerle dile getirilse de dalga yapı ve işleyişi itibariyle bir sirkülasyon DÜZENİNDEKİ sürekliliğin (ileri akış) ve TEK’illiğin ifadesidir.

İnput-Process-Output mekaniği; titreşen dalgaların (frekansların) her an otomasyon halinde kendilerine özel bir şifre çözücü ile (terkipselliği ile) diğer frekans alanına olan çözünümünden başka bir şey değildir.. Zira Frekans; birim zam-an-da bir olayın (oluşun-şe’nin) ne kadar sıklıkla titreştiğidir ki; titreşim sayısı da kendi özel şifresiyle hem bir anahtar(seyreden) hem de bir kilittir (seyredilen)diyebiliriz..

Beynin çalışma sistemini çözümlemeye davet edilerek, Sünnetûllah’ın OKUNMASININ yolu açılmaya çalışılmaktadır bizlere İŞARETLERLE; “zerre küllün aynasıdır” (SAV) realitesince…



“Sen senliğinle namaz da kılamazsın, dua da edemezsin” (Ahmed Hulusi) işareti ile bu işleyişin An’a tekabül ettiğinin ve process’e hakikati itibariyle bir müdahalenin söz konusu olmadığının, sadece bir açığa çıkış ve bu açığa çıkışın sistemi-mekanizması anlatılmak istenmiştir anlayışıma göre.. Çünkü müdahale için bir ikinci gerekir ki; process ile o processe müdahale edecek sanal benlik-veri tabanı iki ayrı şey DEĞİLDİR! (LÂ İLÂHE)

Ve ma yu’minu ekseruhüm Billâhi illâ ve hüm müşrikûn;
ONLARIN ÇOĞUNLUĞU ANCAK MÜŞRİKLER OLARAK (varsandıkları, tanrıları veya BENLİKLERİNİ EŞ KOŞARAK) ALLÂH’A İMAN EDERLER! (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Yusûf – 106) ayeti üzerine derinlemesine düşünülmelidir…

Yani sen namaz kılarsın ama o namaz olmaz (yaşanmaz) anlamında değil burada! Oradan açığa çıkan namaz fiilini her ne kadar sen “ben kılıyorum” diye algılasan da; orada ki OLUŞ esmânın açığa çıkışından-mekanizmanın gereğini ortaya koymasından başka bir şey değildir anlamında olarak.. Zaten bunun ŞUURU, anlaşılması-idrâki ve yaşantısı, namazın-salâtın yaşanmasını getirir..

Bu öyley-MİŞ gibi gelir o mahalden açığa çıkışa-farkındalık alanına; çünkü henüz bilincin mekanizmaya bakışı(ikilik) vardır; ŞUUR’un, ŞUUR-da oluşan ŞUUR-sal mekanizma “var kabul edişi” yaşanmamaktadır henüz anlayışıma göre.. (İlmiyle İlmini İlminde işareti)

“Ya eyyühelleziyne amenû Aminu Billâhi ve RasûliHİ; Ey iman edenler, “B” harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh’a, O’nun Rasûlüne…” (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Nisâ – 136)

Mekanizma derken frekans yumağının ilk yaratması-çıktısı-outputu (frekans yumağındaki bir frekans alanı çözümü-convert-ü) bedendir ve o beden zannıyla (biyolojik göz) dışsal diyebileceğimiz bir mekanizmaya bakış söz konusudur. Halbuki beden zannıyla mekanizmanın çözümlenmesi ve hakikatine vukûfiyet muhaldir!. Beden zannıyla fark edilen sisteme doğa kanunu, eko-sistem vb. denilebilir ancak asla Sünnetûllah fark edilemez anlayışım kadarıyla.. Bu nedenle öncelikli olarak beynin işleyişi fark edilmelidir ki; önce beden olunmadığı bilgisi İDRÂK edilsin…

Biz “bedenden çıkan fiiler” deriz ancak bedenin dahi bir fiil olduğu ve onun diğer fiilerin açığa çıkışına olanak tanıyan mahâl olduğunu HATIRLAMAK gerekir!.. “VAllâhu halekaküm ve ma ta’melun; “Hâlbuki sizi de yaptıklarınızı da Allâh yaratmıştır!” (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Sâffât – 96) ayetteki “sizi de” kelimesi esmâya işaret eder ki; fiil ise esmânın gayrı değildir!

Ümid(!) ile yapılabilecek en değerli şey anlayışıma göre İLMİMİZİ ARTTIRMAKTIR her an öncelikli olarak! Ve yapabiliyorsak(!) eş zamanlı olarak ARINMA çalışmaları yapmak.. Çünkü İLİM ulaşır(input), idrâk oluşur(process), gereği fiil açığa çıkar(output); sünnetûllâh gereği ve asla değişiklik olmaz! Otomasyon olarak işler..

“Feekım vecheke liddiyni haniyfa* fıtratAllâhilletiy fetaren Nase aleyha* lâ tebdiyle li halkıllâh* zâliked diynül kayyimü, ve lâkinne ekseranNasi lâ ya’lemun; Vechini (şuurunu) Hanîf olarak (tanrıya tapınmaksızın, Allâh’a şirk koşmaksızın) o Tek Din’e yönelt! O Allâh Fıtratı’na(beynin ana çalışma sistem ve mekanizması) ki, insanları onun üzerine(o ana sistem ve mekanizmayla) yaratmıştır! Allâh yaratışında değişme olmaz! İşte bu, Din-i Kayyim’dir(sonsuz geçerli Sistem, Sünnetullâh’tır)Ne var ki insanların çoğunluğu(bu gerçeği) bilmezler.” (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Rûm – 30)

Process-e müdahale söz konusu olmadığını, işleyişin bir otomasyon şeklinde olduğunu fark etmiş isek.. Öyle ise ne inputu ne de outputu DEĞİŞTİRME olanağının olmadığını da fark edebiliriz.. Esasen input ve output process alanının ötesinde-dışında-dûnunda değildir! Burası çok iyi anlaşılması gerekir..

Birime inputu-outputu değiştiriyormuş izlenimi ve algısı-illizyonu verebilir ancak o, o an, orada açığa çıkması TAKDİR-tetikleme olandan başka bir şey değildir.. Maksat TAM DA BU ŞEKLİYLE varlıktaki bu açığa çıkışın sistem ve mekanizmasını OKUmak-ÇÖZÜMlemektir!..

“İnputları kontrol edebiliriz” veya “outputları değiştirebiliriz” anlayışı hep bir yanılsamadan kaynaklanmaktadır.. Çünkü beyindeki işleyişte öyle bir mekanizma söz konusu ki; İNPUT’a yönelme ve OUTPUT’u değiştirme diyebileceğimiz her noktada dahi bir process vardır… Bu da sirkülasyona- DÖNGÜye işarettir! Ve dahi ikilik kalkmadan yanılsama-kuvvet-güç-yöneti-YORUM zannı kalkmaz anlayışıma göre!.. Ve başlar itirazlar(!) biz robot muyuz diye.. TESLİMİYET NE OLA Kİ; BÖYLE BİR SİSTEMDE!!??

BİR ŞEY’i değiştiremeyeceğini İDRAK ettiğinde ANCAK, ZATen TESLİM olduğunun şuurunda olursun. Çünkü değiştirme eyleminde bir değiştiren bir de değişen vardır. Halbuki iki ŞEY asla var olmamıştır. Teslimiyet, yapamamaktan kaynaklanan bir kabulleniş, boyun büküş değil; varlığın TEK BİR tümel yapı olduğu matematiğinden kaynaklanan GERÇEKliktir. TEK olduğun NOKTAda ise yapman gereken değiştirecek bir şey aramak değil; kendini değiştirmektir. (tanımaktır, yenilemektir, seyretmektir)

İnput-process-output mekaniği input ve output, process-in dûnunda olmadığındandır Kİ; input-process-output alt sistemlerini barındırır-çalıştırır kendi içinde İÇ İÇE; bu da nano-makro skalasında işleyişini bu şekilde sürdürür. (ÇOK BOYUTLU TEK KARE RESİM) Nasıl ki mikro beyin itibariyle her output aynı zamanda feedback ile bir inputtur diyoruz; GERÇEKTE HER İNPUT DA BİR OUTPUTTUR SİSTEMDE..

Misal verecek olursak “Kur’an bilgisi” mevcut veri tabanına göre process edilir ve veri tabanına göre output olarak bir oluş-düşünce-davranışa dönüşür ve o output-davranış, feedback yoluyla aynen input olarak işlevini sürdürür.

İşte o output feedback yoluyla input oldu ancak hemen öncesinde de output idİ, burasını kaçırmamak gerekir.. Bu işleyiş mikro beyinde böyle olduğu gibi makro beyinde de aynen böyledir; halografik evren özelliğiyle..

Misâl olarak; SADECE “KUR’AN BİLGİSİ” Nİ ELE ALDIĞIMIZDA, BU İNPUT NEREDEN GELMİŞTİR??

“Kur’an bilgisi” diğer bir deyişle inputu; İRSÂL-İNZÂL olmuş bir bilgi olması dolayısıyla bir outputdur aynı zamanda.. Yani sana-mikro beyine dışsaldan(!) gelen input gerçekte Tümel mekanizma-MAKRO BEYİN itibariyle bir output hükmündedir.. Diğer bütün diyebileceğin inputlar dahi böyledir analiz edildiğinde.. Ve bu döngü bu şekilde derûnuna-sonsuza dek işler; BOŞLUK olmaksızın…

Bir soru! Makro Beyin işleyişini ele aldığımızda İNPUT var mıdır!!!???

Başka bir misâl ile “sen” dahi öylesin!. Bendeki “sen bilgisi” tümüyle bir inputtur ancak “sen bilgisi” hemen öncesinde (doğum gibi) bir output idi…

Her output bir inputdur, her input da bir outputtur! Tabi makro plandaki işleyişi process kelimesiyle anlatmak yeterli değildir; O’na sünnetûllah diyelim ki; ZATen öyle denmiş anlayışım kadarıyla.. Ayrılmaz bunlar sadece anlatım sadedinde böyle..

Process-e “akıl yürütme” denebildiği gibi bu makro işleyişe de Akl-ı Küll (SİSTEM’e dönük akıl-Cebrâil) denebilir orjini itibariyle anlayışıma göre ve bu noktadan (Akl-ı Küll) açığa çıkışlarda process olmaz; process olmaz demek mekanizma ortadan kalkar demek değildir!

Tam burada “vahiy process edilmez” konusuna kısa bir değinmek istiyorum..

“Sen Pineal Gland’i değerlendiremezsin! (“sen” BEN’i göremezsin ey Mûsa!) O HER AN çalışır (Bu süregelen Sünnetullâh’tır! Sünnetullâh’ta asla değişme bulamazsın!); çok yönlü işlevi vardır. (sonsuz-sınırsız esmâ açığa çıkışı) ARINMIŞ memory üst düzey bilgi çözümünü değerlendirir. (mekanizmanın-Akl-ı Küll- sisteme dönük aklın vahyi-ilhamı açığa çıkarışı-irsâl-inzâl)” (Ahmed Hulûsi) (Not: parantez araları ulaştırılan bilgiden anladığım kadarıdır)

Bu, üst düzey bilgi çözümünün gerçekleştiği beyinde (Akl-ı Küll-vehmi hükmü altına almış akıl-SİSTEM’e dönük akıl-Cebrâil) sanal benliğe-kişiliğe dayalı bir process olmaz demektir anlayışıma göre.. (Kişilik nedir, malûm) Üst düzey bilgi çözümünün gerçekleşebilmesi ZAT-en KİŞİLİKTEN ARINMIŞLIĞIN neticesidir!.. O mahalde kişilik erimiştir-kalmamıştır ki; process (akl-ı cüz-vehmin hükmü altındaki akıl-akıl yürütme) olsun… Ve bu konunun anlaşılması çok zordur; karşısında(!) bir kişilik gören için.. Kişilik görmemek için de kişilikten ARINMIŞ olmak gerek!.. Ya böyle olacak ya da imân edilecek konu bize açılana değin… Bu anlayış ile “vahiy process edilmez” konusunu ele almak gerekir diye düşünüyorum.. İlhâm da aynı şekilde(!)..

Bu konuya ilişkin şu görüşümü de ekleyeyim, anlayışıma göre, oradaki beden görüntüsü dahi o ANdaki yüksek frekans çözümünün getirdiği bir ETKİ ALANI ile diğer bir ifadeyle bu ETKİNİN tüm bedene galebe çalmasıyla (tüm bedendeki düşük frekans alanının belli bir süre BLOKE olmasıyla belkide) açığa çıkışın yaşandığı bir beden görüntüsüdür(!) ki aslı Esmâ-Bilgi açığa çıkışıdır… Burada Rasûlullah Efendimiz’in vahiy aldığı anlarda yaşadığı haller-dışarıdan bakıldığında görünen fiziksel değişmeler akla getirilebilir..

Yani beyin-beden varda bu mekanizma bir yerlerden bilgiyi-vahyi vakumluyor ve dile döküyor ve sadece dile getirdikleri ayettir, değil! Tümüyle algılanan-ulaşan (beden-ruh-bilinç) BİLGİ, KÜLL olarak ayettir (işaret-ilimdir) diyebiliriz anladığım kadarıyla…
Kısaca buna değindikten sonra diyebiliriz ki; böyle bir (sonlu-sınırlı olmayan ve kendini tekrar etmeyen bir biçimde) döngüde (transformasyonda) ise “Hangi değiştirmekten söz edile; nerede o İKİNCİ!”
Tamamıyla bir OTOMASYON söz konusu!. SünnetAllâhilletiy kad halet min kabl* ve len tecide lisünnetillâhi tebdiyla; Bu süregelen Sünnetullâh’tır! Sünnetullâh’ta asla değişme bulamazsın! (Allah İlminden Yansımalarla Kur’an-ı Kerim Çözümü, Feth – 23)

Bizden(!) de bu otomasyonu ÇÖZÜMlememiz istenmekte YÜKSEK BİR ŞEFKÂTLE…
Ne var ki mekanizmanın dûnunda bir “ben” zannı da kaçınılmaz kulluğunu(!) devam ettirmekte..1332362082

Bir önceki paylaşımda (6 SANİYE!) anlayışımız kadarıyla şöyle söylemiştik:
Altı (6) saniye anlatımı orjin-dalga yapıyı anlamaya, oradan da kuantum potansiyeli anlamaya bir basamak olsun diyedir. Zira kendini beden boyutu itibariyle kanıksamış (kendisini biyolojik GÖZ zanneden) yapının dalga yapıya olan bakışının bir ifadesidir 6 saniye..

Neydi 6 saniye onu hatırlayalım; kişi bir eylemi bedensel boyut itibariyle ortaya koymazdan 6 saniye önce beyindeki nöral aktivite bu eyleme karar veriyor; ancak 6 saniye sonra farkındalık alanında açığa çıkarıyor..

Bu işlemi de fMRI yani bir çeşit rezonans-dalga-titreşim çözücü-görüntüleyici ile tespit edebiliyoruz. Yani hem cins olmayan alanların birbirine bakışı var! Dalga yapı-boyutu-bakışı(!) itibariyle ise bir 6 saniyeden söz etmek asla mümkün değildir! Hem cins hem cinsi değerlendirebilir realitesi gereğince.. OLUŞ anda OLUP bitmektedir!

Potansiyelde var olan(!) özelliklerin nasıl bir sistem ile (tetikleme) açığa çıktığını fark etmek; o boyutsallığı (sanallığı) idrâk etmek, neticesinde de bedensellik kaydından kurtulmaya basamak olsun diyedir bu anlatım ve diğer bütün anlatımlar bana göre.. demiştik.

Ancak bu realiteyi (beden-ruh-bilinç aynı TEK’tir) Bİ-hakkıyla anlayamadığımızdandır ki; “öncelikle şu an da yapılması gereken beynin nasıl çalıştığını anlamaktır, varlığın nasıl yaşamına devam ettiğini anlamak lazım, beyinden açığa çıkışların nasıl olduğunu kavramak lazım” (Ahmed Hulûsi) denerek, nasıl açığa çıkacağı ZAT-en HÜKMOLUNMUŞ esmâ özelliklerinin, açığa çıkış sistem (kader tekniği) mekanizmasını fark etmeye davet ediliyoruz anlayışıma göre!.

Çünkü “bilmediğin ŞEY’e iman, o ŞEY’in İSMİne imandır” (Ahmed Hulûsi) bilgisince, “Kader mekanizması”nın, (sonlu-sınırlı bir döngü anlamında olmayan bir biçimde sünnetûllah işleyişinin, Beyin işleyişinin) ÇÖZÜMÜ-OKUnması bir basamak hükmünde; yani araç (Akıl ve İman-Ahmed Hulûsi) ve bu araç geçilmek zorundadır..

Bunun için de öncelikli olarak hep bir değiştirme-yönetebilme eğiliminde-ZANnında olan(!) gerçekte ise kulluğunu mükemmelliyetiyle, OTOMASYON şeklinde ortaya koyan “ben bilincini” açığa çıkaran beynin işleyişi (İPO-değişmez, dönüşmez) fark edilmeli; eş zamanlı olarak da, bir beynin çıktısı olan varsayım-sanal-virtual benlik var bir de o farkındalık alanıyla çözümlenecek bir mekanizma var yanılsamasından-illizyonundan kurtaracak İLME devam etmelidir; yanı sıra gerekli çalışmalarla anlayışıma göre..

“İKR” nasip-ihsan olmuş ola hepimize inşâallah!..

Sevgi ve dua birliğiyle…
mustafâ alp
30.03.2012
İZMİR